Sunshine Coast Üniversitesi’ndeki (Avustralya) somnologlar The Conversation’a bunu anlattı.
Bu mekanizmanın merkezinde, hipotalamusta bulunan ve vücudun ana saati olarak adlandırılan küçük bir nöron grubu olan suprakiazmatik çekirdek bulunur. Sirkadiyen ritimleri (uyku, uyanıklık, vücut ısısı, iştah ve hormon üretimi dahil olmak üzere fizyolojik süreçlerdeki günlük dalgalanmaları) koordine eder.
Bazı insanların sabah erkenden daha kolay uyanmasını, bazılarının ise akşam geç saatlerde daha aktif hissetmesini sağlayan şey sirkadiyen ritimlerdir.
Eğer kişi istikrarlı bir uyku, uyanma ve yeme düzenine sahipse, biyolojik saat günlük rutini doğru bir şekilde tahmin etmeye başlar. Bu durumda vücut daha alarm çalmadan uyanmaya hazırlanmaya başlar: Vücut ısısı yavaş yavaş yükselir, uyku hormonu melatonin seviyesi düşer ve kortizol üretimi artar. Kortizol salınımıyla oluşan uyanıklık tepkisi olarak bilinen bu hormonal dalgalanma, daha hızlı bir şekilde daha uyanık bir duruma geçmenize yardımcı olur.
Böyle bir mekanizma sorunsuz çalıştığında kişi alarmdan birkaç dakika önce uyanabilir ve kendini dinlenmiş hissedebilir. Bu, sirkadiyen ritmin günlük programlarla ve çevresel ipuçlarıyla, özellikle de sabah ışığıyla iyi senkronize olduğunun bir işaretidir.
Ancak erken uyanmak her zaman sağlıklı uyku anlamına gelmez. Bir kişi alarm saatinden önce uyanıyor ancak kendini yorgun veya endişeli hissediyorsa, bu büyük ihtimalle uyku kalitesinin düşük olduğunu veya uyku süresinin yetersiz olduğunu gösterir.
Bilim insanları şu sonuca vardı: “Düzensiz bir program, sık sık geç yatma ve değişen uyanma saatleri, iç saati bozabilir ve vücudu bir alarm saati aracılığıyla kendisini derin uykudan “çekmeye” zorlayabilir. Bu gibi durumlarda uyku ataleti ortaya çıkar – uyandıktan sonra zayıflık ve konsantrasyon azalması durumu.”

